‘Sri Lanka, herkesin kendi içinde belli bir seviyede seveceği, Sinbad’dan Marco Polo’ya, seyyahların hayalini kurduğu çok özel bir adadır.’
Romesh Gunesekera

İstanbul’dan Sri Lanka’ya geçiş için transit amaçlı Bahreyn’de geçirdiğim 3 günden sonra yolculuğumun asıl ilk durağı olan Sri Lanka ile ilgili belki yüzlerce sayfa bile yazabilirim ancak burada hedeflediğim, en can alıcı noktaları paylaşmak ve gerisini sizin hayal gücünüze ve düşüncelerinize terketmek. Bu yazıda, Sri Lanka hakkında genel olarak gözlemlerimi ve düşüncelerimi paylaşacağım. Sri Lanka yolculuğumun içeriği ve detayları hakkında bilgileri başka yazılarda farklı şekillerde anlatacağım.

Detaylara girmeden önce, kabul etmeliyim ki Sri Lanka, bu yaşıma kadar gördüğüm en merak uyandırıcı, mistik ve büyüleyici ülke oldu. Hem de açık ara farkla. Bu merak uyandırıcılık seviyesinin benim için hayli yüksek olmasının en büyük sebeplerinden biri Budizm’i gerçek anlamda yaşayan bir ülkede ilk defa bulunacak olmamdı. İkincisi ise çok daha sığ bir neden; hindistan cevizi, ince gövdeli ve dallı palmiyeler, tropik meyveler, okyanus kıyılarında bulunan raggae barlar, dalga sörfü ve dahası… Ülkede en çok neyi sevdiğimi sorarsanız, buna cevabım kesinlikle doğa ile insanların uyumu olurdu.

Doğanın mahvedilmemesi ve olduğu şekliyle kalabilmesi aslında bazı faktörlerin doğal sonuçları olarak görülebilir. Gerek dinleri ve yaşayış biçimleri, gerekse kapitalizm ve tüketim kültürünün ülkeyi tam anlamıyla henüz ele geçirmemiş olması, bunun başlıca sebeblerinden. Ancak bu demek değil ki ülkede herhangi bir şehirleşme veya kapitalizm yok; Colombo şehrine gittiğinizde içinize çekeceğiniz egzoz dumanına eşlik eden kulak delici korna sesleri ve batı tarzı restoran, kafe ve oteller bunu özetler nitelikte.

İnsanlardan bahsedecek olursak, konu öylesine uzar ki kendimizi felsefik bir tartışmanın içinde bile bulabiliriz. Sri Lankalılar, Türkler, İngilizler, Amerikalılar gibi genellemeler yapmanın hiç bir zaman doğru sonucu vereceğine inanmamışımdır. Ancak yerel Sri Lanka halkı için ufak bir genelleme yapacak olursak, insanlar içinde bulundukları sosyo-ekonomik durumu son derece kabullenmiş durumdalar. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu tartışmak ayrı bir konu ancak bu kabullenmişlik ve içselleştirme onlara kısmen mutluluğu getiriyor ve hayatı pek sorgulatmıyor. Hani size biri gülümsediğinde, arka planda menfaat mi var masumiyet mi anlarsınız ya; bu insanlarda masumiyet var ve fake kavramı ne demek sanki bilmiyorlar. Yine de not düşmekte fayda var ki görüntü itibariyle ‘beyaz’ olarak içlerindesiniz ve sizi yürüyen dolar olarak görenler ve bu yüzden yaklaşanlar da oluyor tabi. Asıl güzellik şu ki bu ayrımı çok rahat yapabiliyorsunuz çünkü masum çok masum iken cinlik peşinde olan kendini çok hızlı açık ediyor 🙂

21 milyon civarında bir nüfusa sahip olan bu ülkenin para birimi ise ‘Sri Lankan Rupee’. 1 Türk Lirası 40 SL Rupiye eşit. Fiyatlar her ülkede olduğu gibi bulunduğunuz yere göre değişiyor ancak ülke genelinde konaklama, yiyecek ve ulaşım oldukça ucuz. Ülkenin güneyinden kuzeyine (neredeyse ülkenin iki en uzak noktası) tren ile gideceksiniz ve yolculuk 10 saate yakın sürecek. Ya fiyat? – 200 Rupee (5 tl).

Nefes kesici bir okyanus kıyısında kalacağınız ‘homestay’ size kahvaltısıyla birlikte yine 15-20 liraya mal olabilir. Düşünsenize; aşağıdaki fotoğrafta görünen yerde tam bir ay kalıyorsunuz ve 500 tl gibi bir rakam ödüyorsunuz. Beraber kaldığınız yerli insanların sizi gülücüklerle ve güzel bir kahvaltıyla uyandırması da cabası 🙂

Bu ada insanı düşündürüyor. Herşey hakkında. Kendi evine geri döndüğünde ne için çalışacağını veya ne yapacağını. Hatta hayattaki asıl amacının ve motivasyonunun neler olduğunu. Aylık 1000 – 1500 lirayı geçmeyecek şekilde tam bir rüya hayat yaşanabilecek bir yer burası. Minimum rakamdan bahsettim. Evet, aynı rakam ile Türkiye’ye geri döndüğünüzde, büyük ihtimalle sadece ev kiranızı bile ödeyemeyeceksiniz. Kirasını ödeyeceğiniz ev ise 5 veya 6 katlı bir apartmanın dairesi olacak ve şehir bunalımının tam ortasında olacak. Önünüzden arabalar gececek ve heryer beton yığını olacak. Kısacası, dört duvar arasına kendini hapsetmek için birde üzerine para vereceksin 🙂 Şimdi tam bu düşüncelere dalmış otururken bir anda bir gülücük duyuyor ve arkana bakıyorsun. Bahçesinde oturduğun Sri Lankalı teyze sana çay demlemiş getiriyor. Birbirinizi anlamadan bir şeyler konuşup gülüşüyorsunuz. Çay bitiyor ve okyanus kıyısına ineyim biraz dalga sörfü yapayım diyorsunuz. Ne de olsa yürüyerek 2 dakika sürüyor ve board fiyatları da oldukça ucuz.

Gelelim en sıkıntılı konuya; yiyecek. Sıkıntılı dememin sebebi hijyen konusu. Yerel mutfağın lezzeti tamamen görecelidir. Tamam, tamamen olmayabilir 🙂 ama belli bir görecelilik söz konusu diyebiliriz. Ancak hijyen göreceli olmamalı çünkü zaten hastalıklar, su ve yiyeceklerin gerekli hijyenik özeni görememesi yüzünden almış başını gitmiş. İlk günler insan çok çekiniyor o karafatma, fare ve kertenkeleleri görünce ancak insan doğası işte bir noktadan sonra alışıyorsun (sadece görmeye). Görmek derken kendi doğasında değil, mutfaklarda. Zaten sıkıntıda bu.

Bunun dışında, herkes elleriyle yemek yiyor (çatal, bıçaksız). Haliyle sizin önünüze gelen muz yaprağının içindeki pilav, belki aylar önce iş için kullanılmış bir boya kutusundan, tırnakları 8 cm uzunluğunda Sri Lankalı bir dayımızın çıplak elleri ile avuçlanıp koyuluyor. Beni en çok yoran durum buydu Sri Lankada.

Diğer bir sıkıntı ise tuvaletlerdi. Duş aldığınız küçük kare ile lavabo, ayna ve klozet her zaman aynı yerde bulunuyor ve bunları ayıran bir ufak perde bile yok. Yani duş aldığınızda her yer su içinde kalıyor. Bunun dışında genel olarak banyolarda sabun veya tuvalet kağıdı kesinlikle bulunmuyor ve sorduğunuzda sanki kırmızı çizgiyi aşmışsınız gibi bir tepki görebiliyorsunuz. Tabi Hilton’da kalıyor ve geceliğine minimum 300-350 dolar veriyorsanız, banyonuzda sabununuz olacaktır.
Şimdi burada bana göre en önemli nokta, yargılardan arınmaktı. Bu onların yaşam tarzı, yeme şekilleri ve herşeyden önce onların yaşadığı toprak parçası ve herşey onların alışkanlıklarına ve isteklerine göre tasarlanmıştı; benim alışkanlıklarım veya arzularıma göre değil. Zaten bunun farkına varmak ilk aşama iken, bunu hayatına yansıtmak ise ikinci aşama. Farkına varmak ile, hayata geçirmek biraz vakit alıyor ama insanız olsun o kadar. 🙂

Başta bahsettiğim gibi, öneriler dolu bir gezi yazısından ziyade, bu yazıyı biraz kısa tuttum ve sadece düşündüren konulardan bahsetmek istedim. Sri Lanka ile ilgili can alıcı detayları ve ilginç hikayelerden farklı yazılarda bahsedeceğim.

mükemmel bir adaydı…. yazınız hoş olmuş.
LikeLiked by 1 person
Teşekkür ederim!
LikeLike